Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
"Çok Karanlık Bir Cümlede Durmuş Gibiyiz" sözü Edip Cansever'in Tragedyalar isimli eserinde 6 nolu tragedyasında geçmektedir. 6. tragedyayı aşağıda sizin için paylaşıyorum.
Tragedyalar 6
Saat kim bilir kaç olmalı. Belki
Her türlü saatlerin hep birden
Tanımsız bir yeri gösterdiği
Bir saat olma ki...
Çok karanlık bir cümlede durmuş gibiyiz
Herkesin, ama herkesin yanılıp bir yerlere gittiği
Bir cümlede durmuş gibiyiz
Ki bütün mektupların, telgrafların
Durmadan yanlış verildiği
Sapsarı bir cümlede ve geniş.)
Telefonlar kesildi evrendeyiz
Stepan
Alkolün yaslı çocuğu
Denizden bir İsa gibi kaybolan
Kendi denizlerinde.
Bir konyak içer misin? Alıyor, işte Stepan
Adıdır Stepan'ın "Bir konyak içer misin"
Susuyor
Niye susuyor, yok mu bir alacağı dünyadan?
(Sarı bir şey olurdu bir akşam
Issız gökyüzünün içinde
Sarı birşey! Bu nasıl bir anlamdır ki, elinde
Bitmez tükenmez duvarlar taşıyan
Bir adam
Bir zaman dışı işçisi belki
Ya da bir kasvet tanrısı tarafından
Gönderilmiş bir haberci
Telaşsız elleriyle dünyayı yorgunlaştıran.
Ve duvar kağıtları kaplanınca gökyüzüne
Tam o zaman
Sarı bir şey yapıyorduk herbirimiz
Bir ölüm habercisi gibi kendimize
Sarı bir iğrentiyle ve sarı
Çılgınlığımızla buluşan
Bir intihar sonrası gibi ıssız
Sapsarı yüreklerimize.)
Saklıyız. Biri mi geziniyor dünyada ne
Yok canım, bize öyle geliyor
Peki, bu ayak sesleri
Merdivenleri çıkıyor Diran
Yani yaşıyor olmak
Yaşamakla bağdaşamaz bazan.
(Çok telaşlı bir şeyleri durmadan yaşamaktan
Yılgınız
Ve "ne yapsak" bizim yüzümüzdür
Yaşlıyız kullanmaktan
Kadınların aramızda olmadığı saatler
Gibi soğuk uçlu ve kaba
Ve inatçı bir keder tanrısı tarafından
Çekilmiştir sayısız
Arkamızda duvar kağıtları, fotoğraflarımız
Olmayan insanlarız. Üstelik olmamaya
Tanığız, kararlıyız.
Sanki bir hayat komasından çıktık da
Görünsün istiyoruz yeniden
Hep aynı biçimde yeniden
Yeniden, yeniden, yeniden çıldırdığımız.)
Hayat ölüm istiyor, bozgundayız
Vartuhi
Bir karanlıktan bir başka karanlığa
Bir karanlık gibi geçen Vartuhi
Ölüme dalmış gibi. Ölüme
Saplı bir bıçak gibi Armenak
Kara bir çılgınlığın dünyaya uzanırkenki
O ilkel biçiminde.
(Çılgın! şimdi bir çılgınlığı anlamanın
Vazgeçilmez kendisi olmalı
Kötü bir akşam üstüne uzatılmış parmaklarının
Ağır ve güneşsiz sallantısında
Uykulardan vurulmuş o acayip kuşlarla
Kansız ve zararsız kuşlarla
Hiçbir anlama gelmeyen kuşlarla. Sonra
Çok uzun bir bıçağın kaçınılmaz ölümsüzlüğü
Bir kaktüs suyunun rahimsi yoğunluğunda
Ve mezarların ki kustuğu, gebe kalmış toprağın
Kustuğu yalnızlığa
Bitmeyen yalnızlığa, gelişen yalnızlığa
Çılgın
Yani bir çılgınlığı anlamanın
Vazgeçilmez kendisi
Hangi hoş kokulu zamanların,acıyla unutulmuş
Çağların katı bilinci
Ve taşlar arasına sıkışmış parlak taşların
Bir konyak ağırlığınca neyi ateşlediği
Gibi
Güçlü ve yılgın.
Ey boşluksu beline asılmış tabancanla
Sen, bütün imgelerin yolunu değiştirdiğin
Sayısız değiştirdiğin yeryüzü eşyalarını
Az bulunur bir çirkinlikle ve hızla
Ve günler yarattığın korkunç ve kaba
Ve yanmış alkollerin, sınırsız alkollerin
Kimseyi sokmadığın o taşkın havasında
Ve ölüm sonrası bir yaratık gibi kendini
Yaşamaya zorladığın kurşunla
Sen
Çılgın
Yani bir çılgınlığı anlamanın
Çağdaş ve seyircisiz tanrısı
Günüyüz, görkemiyiz bir seni kutlamanın.)
Şiirlerin yavaş yavaş bittiği saatler
Bir çocuk yüzünün, bir sokak isminin, bir kitap sayfasının
Bittiği ve uzantısını geri çektiği saatler.
(Bir şeyiz
Kaçınılmaz ölü saatler içindeki
Kimse artık bir şey için daha fazla bir şey söyleyemez
Yaşadıklarımızı ancak toplarız. Dünyadan
Hiçbir şeysiz ancak çıkarız
Ki biz öldük diye yapılır bütün işlemler arkamızdan
Susarız, katlanırız
Uçsuz bucaksız rengi alırız bir daha hiç konuşmamanın
Sorularımız ancak kalır, sıkıntılarımız.
Arkamızdan biraz olsun gülerler
Gülsünler! bu bizim boş bulunup onlara yakalandığımız
Onların günübirlik yaşadıklarına
Yeni doğmuş gözleriyle kaygısız
Biz ki kendimizi ancak toplarız
Son kadehlerimizi ancak içeriz. Sigara paketlerimizi
Ceplerimize koyarız
Kapılardan ancak çıkarız. Masalarda
Sorularımız ancak kalır, sıkıntılarımız
Ve kalır kahverengi saatler, hiç bilinmeyenler
Bir çağı gerdiğimiz, süresiz kanattığımız
Kalır elbette bunlar, daha fazla değil
Ve soğuk dünyamızda yanıtsız kaldığımız
Sonra işte acılarımızı ancak toplarız
Şehirlerimizden ancak çıkarız. Boş sokaklarda
Evlerde, tezgahlarda ve bütün olağanlıklarda
Sorularımız ancak kalır, sıkıntılarımız.)
Edip Cansever
Tarih: 2019-09-26 12:35:19 Kategori: Edebiyat
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Çok Karanlık Bir Cümlede Durmuş Gibiyiz Nedir
Tragedyalar 6
Saat kim bilir kaç olmalı. Belki
Her türlü saatlerin hep birden
Tanımsız bir yeri gösterdiği
Bir saat olma ki...
Çok karanlık bir cümlede durmuş gibiyiz
Herkesin, ama herkesin yanılıp bir yerlere gittiği
Bir cümlede durmuş gibiyiz
Ki bütün mektupların, telgrafların
Durmadan yanlış verildiği
Sapsarı bir cümlede ve geniş.)
Telefonlar kesildi evrendeyiz
Stepan
Alkolün yaslı çocuğu
Denizden bir İsa gibi kaybolan
Kendi denizlerinde.
Bir konyak içer misin? Alıyor, işte Stepan
Adıdır Stepan'ın "Bir konyak içer misin"
Susuyor
Niye susuyor, yok mu bir alacağı dünyadan?
(Sarı bir şey olurdu bir akşam
Issız gökyüzünün içinde
Sarı birşey! Bu nasıl bir anlamdır ki, elinde
Bitmez tükenmez duvarlar taşıyan
Bir adam
Bir zaman dışı işçisi belki
Ya da bir kasvet tanrısı tarafından
Gönderilmiş bir haberci
Telaşsız elleriyle dünyayı yorgunlaştıran.
Ve duvar kağıtları kaplanınca gökyüzüne
Tam o zaman
Sarı bir şey yapıyorduk herbirimiz
Bir ölüm habercisi gibi kendimize
Sarı bir iğrentiyle ve sarı
Çılgınlığımızla buluşan
Bir intihar sonrası gibi ıssız
Sapsarı yüreklerimize.)
Saklıyız. Biri mi geziniyor dünyada ne
Yok canım, bize öyle geliyor
Peki, bu ayak sesleri
Merdivenleri çıkıyor Diran
Yani yaşıyor olmak
Yaşamakla bağdaşamaz bazan.
(Çok telaşlı bir şeyleri durmadan yaşamaktan
Yılgınız
Ve "ne yapsak" bizim yüzümüzdür
Yaşlıyız kullanmaktan
Kadınların aramızda olmadığı saatler
Gibi soğuk uçlu ve kaba
Ve inatçı bir keder tanrısı tarafından
Çekilmiştir sayısız
Arkamızda duvar kağıtları, fotoğraflarımız
Olmayan insanlarız. Üstelik olmamaya
Tanığız, kararlıyız.
Sanki bir hayat komasından çıktık da
Görünsün istiyoruz yeniden
Hep aynı biçimde yeniden
Yeniden, yeniden, yeniden çıldırdığımız.)
Hayat ölüm istiyor, bozgundayız
Vartuhi
Bir karanlıktan bir başka karanlığa
Bir karanlık gibi geçen Vartuhi
Ölüme dalmış gibi. Ölüme
Saplı bir bıçak gibi Armenak
Kara bir çılgınlığın dünyaya uzanırkenki
O ilkel biçiminde.
(Çılgın! şimdi bir çılgınlığı anlamanın
Vazgeçilmez kendisi olmalı
Kötü bir akşam üstüne uzatılmış parmaklarının
Ağır ve güneşsiz sallantısında
Uykulardan vurulmuş o acayip kuşlarla
Kansız ve zararsız kuşlarla
Hiçbir anlama gelmeyen kuşlarla. Sonra
Çok uzun bir bıçağın kaçınılmaz ölümsüzlüğü
Bir kaktüs suyunun rahimsi yoğunluğunda
Ve mezarların ki kustuğu, gebe kalmış toprağın
Kustuğu yalnızlığa
Bitmeyen yalnızlığa, gelişen yalnızlığa
Çılgın
Yani bir çılgınlığı anlamanın
Vazgeçilmez kendisi
Hangi hoş kokulu zamanların,acıyla unutulmuş
Çağların katı bilinci
Ve taşlar arasına sıkışmış parlak taşların
Bir konyak ağırlığınca neyi ateşlediği
Gibi
Güçlü ve yılgın.
Ey boşluksu beline asılmış tabancanla
Sen, bütün imgelerin yolunu değiştirdiğin
Sayısız değiştirdiğin yeryüzü eşyalarını
Az bulunur bir çirkinlikle ve hızla
Ve günler yarattığın korkunç ve kaba
Ve yanmış alkollerin, sınırsız alkollerin
Kimseyi sokmadığın o taşkın havasında
Ve ölüm sonrası bir yaratık gibi kendini
Yaşamaya zorladığın kurşunla
Sen
Çılgın
Yani bir çılgınlığı anlamanın
Çağdaş ve seyircisiz tanrısı
Günüyüz, görkemiyiz bir seni kutlamanın.)
Şiirlerin yavaş yavaş bittiği saatler
Bir çocuk yüzünün, bir sokak isminin, bir kitap sayfasının
Bittiği ve uzantısını geri çektiği saatler.
(Bir şeyiz
Kaçınılmaz ölü saatler içindeki
Kimse artık bir şey için daha fazla bir şey söyleyemez
Yaşadıklarımızı ancak toplarız. Dünyadan
Hiçbir şeysiz ancak çıkarız
Ki biz öldük diye yapılır bütün işlemler arkamızdan
Susarız, katlanırız
Uçsuz bucaksız rengi alırız bir daha hiç konuşmamanın
Sorularımız ancak kalır, sıkıntılarımız.
Arkamızdan biraz olsun gülerler
Gülsünler! bu bizim boş bulunup onlara yakalandığımız
Onların günübirlik yaşadıklarına
Yeni doğmuş gözleriyle kaygısız
Biz ki kendimizi ancak toplarız
Son kadehlerimizi ancak içeriz. Sigara paketlerimizi
Ceplerimize koyarız
Kapılardan ancak çıkarız. Masalarda
Sorularımız ancak kalır, sıkıntılarımız
Ve kalır kahverengi saatler, hiç bilinmeyenler
Bir çağı gerdiğimiz, süresiz kanattığımız
Kalır elbette bunlar, daha fazla değil
Ve soğuk dünyamızda yanıtsız kaldığımız
Sonra işte acılarımızı ancak toplarız
Şehirlerimizden ancak çıkarız. Boş sokaklarda
Evlerde, tezgahlarda ve bütün olağanlıklarda
Sorularımız ancak kalır, sıkıntılarımız.)
Edip Cansever
Tarih: 2019-09-26 12:35:19 Kategori: Edebiyat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx